Bir daha ki sefere değil, hemen şimdi!

Gezi Parkı olayları malumunuz devam ediyor. Her geçen gün gösterilen ultra müsamaha bunun devam ettirilmesinde önemli bir etken. “Medeni” çevrelerin Taksim ve Gezi Parkı’nı düşürdükleri hali herkes yazıp çizdi. Ve bütün bu olup bitenlerin nasıl da gayet doğal ve demokratik hak çerçevesinde değerlendirildiğini de ayrıca gördük.

Molotof ve taş yağmuruna karşılık polisin nasıl da ıslanmasınlar diye suyu “nişancılar”ın üzerine değil önlerine sıktığını da hepimiz müşahede ettik.

Hepimiz yine burada, ayrı isimler altında “faaliyet” yürütenlerin nasıl da birleştiklerini de gördük. CHP’si BDP’si, İP’i, DHKP-C’si… Hepsi hep beraber kendi yaşam biçimlerinin mücadelesini veriyorlardı. Çünkü aynı yaşam biçimine sahip ve aynı dünyanın insanlarıydılar.

Başbakan bunu görünce daha önce sarılmasında fayda gördüğü argümanları yine dile getirdi ve bir anlamda onu iktidara taşıyan bu argümanların savunucusu insanlardan medet istedi.

Başörtüsü… Gerçek manada halen bir sorun olarak ortada duran ve çözül(e)meyen İslami cilbap…

Başbakan birçok yerde ve en son Mersin’de “Eğer özgürlük istiyorsanız başkasının özgürlük alanına tecavüz etmeyin. Bu ülkede, on yıllardır başı örtülü olduğu için üniversiteye gidemeyenlerin özgürlüğü noktasında siz ne yaptınız? Bunların eğitim hakları acaba hak değil miydi? Eğitim öğretim hakkından bu ülkede yıllardır, on yıllardır mahrum edilen bu kızlarımıza bu kadar zulmü reva görenler, şu anda ne adına acaba meydanlarda dolaşıyorlar?” dedi ve başörtülülerin çektikleri o sıkıntılı günleri hatırlattı. Bunu anlatırken bir bakıma şu an “yaşam biçimi” özgürlüğüne dem vuranlara yükleniyor ve siz bütün bu baskıları yapıyordunuz diyordu. Bir bakıma da ‘bu insanlar bu zulümlerle karşılaşırken ve onların yaşam biçimlerine karışılırken sizin gibi ortalığı savaş alanına çevirmiyorlardı’ demek istiyordu.

Yani Başbakan’ın bu açıklamasında, her hal-u karda başörtülülerin çektiği sıkıntı ve göğüsledikleri sabırlı tavırlarına vurgu vardı. Gerçek olan buydu. Ama ne yazık ki gündem edilmeleri ve haklarının teslim edilmesi hususunda “Gezi” kadar şanslı olamadılar. Tek yanlışları da acaba “şiddete başvurmak suçtur/yanlıştır” diye düşünüyor olmaları mıydı?

Doğru ya. Etrafı bozmayıp ateşe vermedikleri için Sakarya Adalet ve Özgürlük Platformu’nun 2005’ten bu yana 400 haftadan fazla yaptığı basın açıklamalarından ve feryatlarından birçoğumuzun haberi bile yok. TESÇAĞ ve TESSEP’in hangi basın açıklamasından sonra müfettişler devreye girdi ve gerekenler yapıldı. Başörtüsüne uzanan hangi ellerin sahipleri görevlerinden alındı.

Memur-Sen’in topladığı 14 milyonu aşkın imza hâlâ gereken mesajı verecek kadar yeterli olamadı. İlköğretimlerde başörtülüye yönelik yapılan baskılar ve cezalara varan olaylar ne yazık ki başörtüsünün müspet manada gündem olması için yeterli olamadı. Ya sürgünler… Bir yıl içerisinde 3-4 sefer sürgün yaşayan öğrencilerin mağduriyetleri, maalesef yönetmelikleri değiştirecek yeterli sebep sayıl(a)madı.

Ben bunları anlatırken hiç kimse şu ana kadar atılan olumlu adımları görmezden geldiğimi sanmasın ve hemen savunmaya geçmesin. Birkaç çapulcunun yapıp ettikleri karşında gösterilen kadirşinaslık ve dilenen özür ile başörtülülere karşı bırakın özrü, halen ikinci sınıf vatandaş muamelesi sırıtıyor işte. Olumlu şeyler çoktur ama halen bunlar bitmiş değil. Bugün bir iktidar değişikliği olsa bitmemiş işlerin nasıl da başa döneceğini tahmin etmek zor değil. Ki “Gezi” olaylarıyla hepiniz bir anda o duyguları yaşadınız değil mi?

Tamam, bir zamana kadar belki bunun için bir konsensüs bekleniyordu ama kanaatimce bu süre epeydir aşılıyor artık. Bu eskimiş, köhnemiş ve dayatmacı genelge ve yasaların ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunun için “bir daha, bir daha” demeye gerek yok. Kesinlikle başörtüsüyle alakalı seçimlerden sonraya verilecek sözler bu sefer halkı tatmin etmeyecek. Gerçi ben çok kısa bir süre içerisinde başörtüsü özgürlüğüyle alakalı esaslı bir adımın atılacağını tahmin ediyor, en azından bekliyorum fakat yine de siyasilerin işi belli olmuyor, onun için de “Bir dahaki sefere değil, hemen şimdi!” diyorum.

Selam ve dua ile…
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.