Bir garibi Ayazağa toprağına bıraktık

Kardeşlerden biri haber verdi: Filistinli Hamid kardeş vefat etmiş. Cuma günü fani hayata gözlerini yummuş, ertesi gün defnedilecekti. Yaşarken Müslüman kardeş sorumluluğumuzu belki yerine getiremedik ama ebedi hayata uğurlamak ve üzerine toprak bırakmak nasip oldu. Üzerine toprak bırakırken, onu da toprağa bıraktık. Hem de garip bir şekilde… Akraba ve arkadaşlarından oluşan küçük bir grup ve biz birkaç kişi… Cenazesi toprakları olan Filistin’e, Gazze’ye götürülemedi. Topraklarından çok uzakta, İstanbul Ayazağa tepesinde toprağa verildi. Hem de garip bir şekilde… Tıpkı toprakları, davaları ve dinleri gibi garip…

Defin işlemi bittikten sonra yaşlı ama metanetli babası, oğlunun kabrinin ucuna oturmuş ve dert görmüş öpülesi ellerini açmış, garip oğluna sessizce dua ediyor, gözyaşı döküyordu. Duaları sessizdi ancak topraklarının, davalarının ve dinlerinin garipliğini de barındırdığını insan hissedebiliyordu. Dua ve gözyaşı… Ancak yaptıkları sadece bu değil tabi, bir de direniş ve bu direnişte kurbanlar vermek. Bir oğlu da Filistin’de şehit olmuş. Filistin’in tarihini ve mücadelesini yaşamış, bu yüzden acılarla olgunlaşmış, izzetlice bir hali ve tavrı vardı. Onlar ölüme yabancı değil, ölümle iç içe bir hayatları var.
Ölüme yabancı olanların manzarası da vardı Ayazağa tepesinde. Ayazağa Mezarlığı’nın biraz ilerisinde Levent’te yükselen gökdelenlere baktım. Garip bir manzara… Bir tarafta mezarlık, hemen yanı başında ise, gökdelenleri ile topraktan uzaklaşmaya çalışan ölümden habersizler… Ama bir hakikat var ki, uzayda da yaşanılsa herkes ölecek ve ölüyor.
Kıyametin polemiğinin yapılıp, hakikatinin ihmal edildiği bu günlerde, herkesin asıl kıyameti olan ölümünü hatırlaması ve akıldan çıkarmaması gerek.

Neyse biz asıl konumuza dönelim.
Hamid kardeş ile ilk olarak bir iftar yemeğinde tanışmıştık. Sonrasında beraberce gittiğimiz bir arkadaşın evinde muhabbet etmiştik. 2009’da Furkan Savaşı sonrasında Türkiye’ye gelmişti. Furkan Savaşı öncesi israil saldırıları sırasında yaralanmıştı. Daha sonraları bir iki beraberliğimiz dışında pek görüşememiştik. Ancak kendisiyle irtibatlı olan kardeşler üzerinden soruyor ve haberdar oluyorduk. Ayakaltında oluşan bir kanserden türünden tedavi görüyordu. Kanser, akciğerlerine sıçramış ve birkaç defa da ameliyat olmuş.

33 yaşındaydı ve dört çocuğu vardı. Kendisi ile yakın arkadaşlık yapan Dr. Abdülgani Yıldırım’a kendisini sordum. Hayat belgeselinin çekilebileceği bir insan olarak gördüğü Hamid kardeşi, “hayat ile ölümü beraber yaşayan, ölüm endişesi taşımayan, güçlü bir imana sahip olan, davası Filistin için ölüme kadar dahi hasta yatağında facebook üzerinden mücadele eden, sürekli dili dualı biri” olarak tarif etti ve şunu ekledi: “Bir defasında ameliyattan çıkmıştı ve ben de odasında idim. Narkozun etkisi ile kendinde olmadığı halde sürekli dua ediyordu. Duaları çok güzel ve etkileyici idi.” Mezarı başında Arapça dua eden arkadaşı da onun bu yönlerinden bahsediyordu.

İsrail zindanlarında kalmış ve işkenceler görmüştü. Şeyh Ahmet Yasin, Rantisi ile hatıralar yaşamış. Şeyh Ahmet Yasin’in “2027’de israil yok olacak” müjdesini çevresindekilere aktarıyordu. İnşallah bu müjde en karib zamanda tahakkuk eder ve bu garip benzeri garipler topraklarında hürriyete kavuşurlar.

Bu vesile ile Allah tekrardan Hamid kardeşe rahmet etsin ve cümlemize hayırlı akıbetler nasip etsin.

Hüda Par’ın Kuruluşu ve İşinin Zorluğu

Kurucuları arasında yer aldığım Hüda Par’ın kuruluş dilekçesini ve evraklarını İçişleri Bakanlığı’na verdik. Rabbim hayırlara vesile kılsın ve istikamet üzere hayırlı çalışmalar yapmayı nasip etsin bizlere. Hüda Par’ı da bugüne kadar verdiğim İslami mücadelenin bir aracı olarak gördüğüm için, bu partinin kuruluşunda yer aldım. Bundan sonraki çalışmalarında ve mücadelesinde de yer alacağım inşallah. Bugüne kadar verilen hakkın, adaletin, İslam’ın, insanlığın mücadelesi kolay olmadığı gibi bugünden sonra da bunların verilecek mücadelesi kolay olmayacaktır. “Hüda Par’ın işi zor” diyen Müslüman kardeşler var. Doğru, Hüda Par’ın işi zor, hem de çok zor, biz de biliyoruz. Ancak statükocu sisteme, PKK’ya, malum, medyaya, operasyonel güçlere… karşı zor olan Hüda Par’ın işini, bir de İslamcı kardeşler zorlaştırmasalar…

Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd ve dayanmaktır. O varsa her şey kolay. Onun varlığı ile ne zorların kolaylaştığını gördük.

Hayır üzerinde olup, imanla son nefesi vermek duası ile…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.