Değerler Eğitimine Bakış 3

Bir önceki yazımın son paragrafında, değerler eğitimi için, insanın maddi ihtiyaçlarını karşılarken manevi ihtiyaçlarını da temin etmek gerekir demiştim. Bunun yanında sevgi, saygı, hoşgörü, adalet, dayanışma ve vefanın olmadığı bir toplumda maddi terakki ve kalkınma olsa da o toplumun bir tarafının her zaman eksik kalacağını söylemiştim. Kaldı ki ülkemizde "Değerler Eğitimi" kapsamında, henüz "değer" kavramının tanımı doğru dürüst yapılmadığı gibi, değerler kavramının niteliği, ölçütü gibi konular muğlak bırakılıp açıklığa kavuşturulmuş da değildir. İktidar Partisinin, muhalefet konumundaki derin muktedirlerin, yani Perinçekçi Kemalistlerin ve CHP gibi partilerin tepkisini çekmemek adına, acaba diyorum değerler eğitimiyle, Müslüman halkın bildiği 'İslam'daki Adap Dersleri' mi  kastediliyor? İnanın bunu anlamış değiliz.

Merhamet ve şefkat duygularından sıyrılmış, söz, davranış ve eylemleriyle İslam'a ters düşen, namaza bigâne kalan ve namaz kılmayan, Allah(c.c)'a karşı kulluk vazifesini yerine getirmeyen, tarihini bilmeyen, kültür ve değerlerinden uzaklaşmış, canavar ruhlu, anı yaşayan, hazza koşan ve hayatın tadını çıkarmaya çalışan bir gençlik mi dindar gençlik olacak? Kendi inanç ve değerlerinden uzaklaşmış bir gençlikle mi dünyaya barışı ve adaleti taşıyacağız? Değerlerimizi öğüten eğitim sistemimizin tornasından geçmiş kindar, dindarlığının esamesi dahi okunmayan, kibir ve riya hastalığına yakalanmış, bir o kadar zalim ve nefsinin zebunu olmuş bu gençlikle mi gelecek inşa edip bir medeniyet kuracağız?

Milli Eğitim Bakanlığı, okullarda değerler eğitimini sadece 'Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi' dersiyle sınırlandırmamalıdır. Müslüman neslimizin değerlerini yitirdiği, kendilerini yerküre adı verilen bu uçsuz bucaksız ummanda, başıboş bir yelkenli gibi yapayalnız hissettikleri asrımızda yeniden değerleriyle buluşup şahlanışı için müfredata acilen müstakil bir "İslami Adap Dersleri" konulmalıdır. Müslüman Anadolu gençliğinin yeniden değerleriyle buluşturulması gayreti her türlü gayretin üzerinde olmalıdır. Kaldı ki bireyin duygusal ve sosyal açılardan tatmin edilmesi, en az biyolojik ihtiyaçları kadar önemlidir.

Bu gayreti gösterecek öğretmen, öğrenci ve yöneticilerin her şeyden önce bu değerlere inanması gerekir ki toplumda ciddi bir değişim ve dönüşüm gerçekleşebilsin. Kılık kıyafeti İslam’a uygun düşmeyen, tesettüre inanmayan bayan bir öğretmenin ya da ateist veya deist bir erkek öğretmenin çocuklarımıza değerler eğitimini vermesi ne kadar etik olur? Adamcağız üniversite okurken "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" öğretmenliğini salt iş alanı geniş ve öğretmen alımlarında iyi kontenjan verildiği için tercih etmiş bulunmaktadır. Düşünebiliyor musunuz, namazın ve tesettürün farz oluşuna inanmayan bir öğretmenin verdiği 'değerler eğitimi' sizce de inandırıcı olur mu? Böylelerinin yaptığı kurnazlık ve cambazlık için belki; Allah'la aldatmak derler. Hem şair, söylem ve eylemleri uyuşmayan tipler için ; "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz." demişti ya. Aynen öyle...

Evet, ilkokul, ortaokul, lise ve dengi okullar sürecinde, müfredatın uygunluğuna göre, başta sosyal bilimler dersinde olmak üzere bütün derslerde, kazanımlar bölümünde "Değerler Eğitimi" için özel kazanımlar öngörülmeli ve bunlar sürekli denetlenmelidir. Ayrıca Yüksek öğretimde de "Değerler Eğitimi" adı altında bu konu ortak bir hedef olarak göz önünde bulundurulmalıdır. Bunun için eğitim fakülteleri başta olmak üzere bütün fakülteler, değerler eğitimi konusunda ciddi bir değişime gitmeli ve buralardan mezun edilen öğretmen adayları, değerler eğitimini almış olarak mesleğe başlamalıdır. Şayet insanımızı ve toplumun çekirdeği sayılan aileyi ve diğer birimlerini sıkı bir eğitimden geçirip sağlıklı bir şekilde yetiştiremezsek; millet, ülke ve devlet olarak büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalırız. Üstelik bu tehlike ekonomik yıkımlardan çok daha ağır ve öldürücü olur.

Hasılıkelam, bir ülke maddi sefalete göğüs gerebilir ama manevi sefalete asla... Bir ülke ki maddi yıkımların altından belini doğrultabilir; ancak manevi enkazın altında doğrultamaz. Bu manevi enkazı kaldırmada ağır ve zor yük MEB'e düşmektedir. Üstelik MEB'in fincancı katırlarını da ürkütmeden cesur adımlar atıp müfredata "İslami Adap Derslerini" de alması neslimizin yararınadır. Bunu yaparken bir takım ithal uzmanlıklara başvurmadan, Sivil Toplum Kuruluşları, akademisyen ve eğitimcilerden de destek ve öneri alarak başarılı olacağı kanaatindeyim. Gelen bilgi, öneri ve fikirleri bir havuzda toplayıp sağlıklı bir değerlendirme ve analizle sahaya yansıtmanın gayreti içinde olunmalıdır.  

Bu Değer/Adaplardan birkaçını sıralayabilirim: Mesela, Doğruluk ve Sadakat, Sevgi, Saygı, Hoşgörü, Merhamet, Ahde Vefa, Güvenilir Olmak, Günahlardan Kaçınmak, Hased, Adalet, Takva, Kardeşlik ve Sabır gibi değerlerin eğitiminin verilmemesinin önündeki engeller nedir? Yakın dönemde 'İdeal Eğitim Vakfı' Komisyonunca hazırlanan ve Etiket Yayınları’ndan piyasaya sürülen, hem önemli bir boşluğu dolduracağına inandığım "İslami Âdâp Dersleri" adlı kitabın hazırlanmasında emeği geçen bütün dostlara takdir ve teşekkürü bir borç bilirim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.