Selahaddin YILDIRIM

Selahaddin YILDIRIM

Devam eden Savaş ve Suriye Kürtleri

Suriye’de savaş hız kesmeden devam ediyor. Baas rejiminin bu kadar dayanacağı tahmin edilmemişti. Onun da devrilen diğer Arap diktatörleri gibi kısa zamanda göçeceği hesap edilmişti; öyle olmadı. İki yılını dolduran çatışmalar ülkeyi hızla bitirme noktasına doğru götürüyor. Kelimenin tam anlamıyla bir yıkım ve talan yaşanıyor. Bölgesel ve küresel güçlerin bilek güreşine sahne olan bu İslam yurdunda tarihin en acıklı, en kara sayfaları yazılıyor. Yabancı işgal dönemlerinde bile Suriye bu kadar zulüm ve yıkım görmemişti. Halkının meşru isteklerine kulağını tıkayan acımasız, gaddar bir rejim ile dış güçlerin desteğine güvenerek silahlı mücadeleye girişmiş dağınık bir muhalefet... Dökülen Müslüman kanı... Harap edilen İslam yurdu... Olup bitene kayıtsız ve aciz bir İslam dünyası..

Suriye Kürtleri öteden beri Baas rejimine karşı muhalefetin önemli bir parçasını oluşturmuşlardır. Baas’ın zayıf kalmasıyla beraber kendi haklarına kavuşma fırsatını bulduklarını düşünen Kürtler bu defa da Türkiye ve Suriye muhalefetinin baskılarına maruz durumdalar. Son aylarda Kürt bölgesinde Kürtlerle Esad’a karşı savaşan muhalif savaşçılar arasında meydana gelen çatışmalar Baas sonrası muhalifler arası bir çatışma senaryosunun habercisi olması açısından hem tehlikeli hem de üzücüdür. Henüz Baas rejimi devrilmeden baş gösteren bu anlaşmazlığın ileriki safhalarda daha tehlikeli boyutlara varacağı endişesi var.

Birinci dünya savaşı sonrasında oluşturulan bölge sınırları Kürdistan’ı dört parçaya ayırdı. Türkiye, İran, Irak ve Suriye sınırları içinde bırakılan Kürtler, o günden şimdiye kadar rahat yüzü görmediler. Kimlikleri ve dilleri ile sınırlı hak talepleri kabul görmedi. Uygulamaya konan asimilasyon ve yasaklar sonucu Kürt dili sekerat-ı mevt demlerini yaşıyor denilebilir. Fars, Türk ve Arap milliyetçi ideolojileri, özellikle de Baasçılar ve Kemalistler, Kürtler üzerinde asimile politikasını ısrarla sürdürdüler. Haliyle bu politikalar Kürtleri kendi kültürel ve siyasal haklarını arama çabasına sevk etti. İşin garip tarafı, bu süreçte Kürtler, İslam kardeşliği ile aldatıldıklarını düşünür duruma da getirildiler. Bunun neticesinde Kürt hareketlerinin ekser kısmı laik ve sol ideolojileri yol edindi. Denize düşen yılana sarılır misali bir durum yaşandı. Kavmiyetçilik mikrobunun panzehiri durumundaki şuurlu İslami cemaatler de ne yazık ki,  Kürtlerin sorunlarına sahip çıkmak şöyle dursun, Kürt ve Kürdistan sözcüklerinden bile ürker durumdalar. 

Geçen asrın ilk çeyreğinde bölgenin sınırlarını çizen emperyalist Avrupa devletleri neden bağımsız bir Kürdistan düşünmediler? Ya da Kürtler neden bağımsız bir Kürdistan istemediler? İlk sorunun cevabını başka bir yazımıza bırakalım. Sadece şunu diyebiliriz ki, Kürtlerin ümmet ve İslam kardeşliğine duydukları güven ve inanç, onların bağımsız bir devlet konusunda ısrarcı olmamalarının temel nedenidir. Doğru olan da bu değil midir? Çünkü İslam ırk eksenli bir ayrışmayı ve yapılanmayı değil, ümmet bilinciyle kuşanıp birleşmeyi emreder. Ve çünkü etnik ayrımcılık ve ırkçılık üzerine kurulan devlet adil olamaz. Nitekim Kürdistan’ın parçalarını kendilerine yamayan bu ulus devletlerin hepsi Kürtlerin haklarını vermek bir yana, uzun seneler onların varlığını bile inkâr eden politikaları ısrarla devam ettirdiler.

Irak’a Amerikan müdahalesi elbette kabul edilemez bir vahşet doğurmuştur. Ama ne yazık ki, Irak Kürtlerinin haklarına kavuşmaları bu işgalden sonra mümkün olabilmiştir. Bir zamanlar bu topraklar üzerinde yaşamış Hıristiyan topluluk ve cemaatler, Müslüman idareleri kendi idarelerine tercih etmişlerken, şimdi Müslüman bir unsurun, haklarını almak için yabancı müdahale isteme durumuna düşürülmüş olmasının vebali kime aittir acaba?

Suriye Kürtleri yaşadıkları vatanlarında bir kimliğe bile sahip değiller. Baas rejimiyle mücadele eden İslami cemaatlerin en çok Kürtlere ve haklarına sahip çıkması gerekir ki, yıllardan beri mağduriyetler yaşamış bu önemli güç daimi bir müttefik olarak kalabilsin.

Oyunların her türlüsüne sahne olan bu bölgede her Müslüman’ın Filistin ve Kürdistan sorunu çözülmeden kalıcı bir barışın olmayacağını bilmesinin zamanı gelmedi mi?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.