"Dillerin dillere renklerin renklere bir üstünlüğü yoktur"

"Dillerin dillere renklerin renklere bir üstünlüğü yoktur"

Dillerin, Allah'ın ayetlerinden birer ayet olduğunu vurgulayan Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü akademisyenleri, hiçbir dilin ve ırkın birbirine karşı bir üstünlüğünün olmadığını belirtti.

UNESCO tarafından ilan edilen 21 Şubat Dünya Anadil Günü dolayısıyla İLKHA'ya açıklamalarda bulunan Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Başaran ile enstitünün müdür yardımcılığını yürüten Murat Varol, Dillerin, Allah'ın ayetlerinden birer ayet olduğunu belirterek hiçbir dilin ve ırkın birbirine karşı bir üstünlüğünün olmadığının altını çizdi.

Dillerin İnsanlığın ortak değerli arasında yer aldığını ifade eden Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Başaran, dillerin Kur'an-ı Kerim'de "Allah’ın ayetleri" olarak nitelendirildiğini hatırlatarak, bu nedenle farklı dillerin ayrıştırıcı değil, insanları birbirine yakınlaştıran ve insanları birbirini tanımalarını sağlayan unsurlar olduğunu söyledi.

"O'nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır." ayetine de atıfta bulunan Başaran, "Başka bir ayet-i kerimede ise insanların farklı kabile ve milletler hâlinde tasnif edilmiş olması tanışma ve kaynaşma vesilesi olması gerektiğine işaret edilmektedir. Bu bakımdan insanların dil ve renklerinin ayrıştırıcı bir unsur ya da birbirlerine karşı bir üstünlük aracı olarak değil, aksine tanışma ve kaynaşma noktasında bir vesile olarak değerlendirilmesi gerekmektedir." dedi.

Ülkemizde konuşulan dillerden Zazaca ve Kürtçeye de Allah’ın birer ayeti olarak baktıklarını ifade eden Prof. Dr. Başaran,  bu dillerin de yaşatılmasının ehemmiyetine dikkat çekti.

Bingöl Üniversitesi bünyesinde Zaza Dili ve Edebiyatı ile Kürt Dili ve Edebiyatı alanlarındaki eğitim-öğretim faaliyetlerine değinen Prof. Dr. Başaran, Fen Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümünde Zaza Dili ve Edebiyatı ile Kürt Dili ve Edebiyatı lisans eğitiminin; Yaşayan Diller Enstitüsü bünyesinde de lisansüstü eğitimin devam etmekte olduğunu belirtti.

2012-2013 öğretim yılında eğitim-öğretim faaliyetlerine başlayan lisans programlarının bu yıl ilk mezunlarını vereceğini ifade eden Prof. Dr. Başaran, 2012 yılında başlayan tezli ve tezsiz yüksek lisans programlarından şu ana kadar toplamda 132 kişinin mezun olduğunu, geçen yıl başlayan doktora programının ise devam ettiğini söyledi.

Bingöl Üniversitesinde eğitim-öğretim faaliyetlerinin yanı sıra dile ait verilerin derlenmesi amacıyla alan taraması mahiyetinde bazı araştırma faaliyetlerinin de devam ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Başaran, geç kalınmış olmakla birlikte bu alanda yapılmakta olan çalışmaların yakın zamanda semere vereceğine olan inancını dile getirdi.

"UNESCO’nun raporlarına göre Zazaca kaybolma tehlikesi altında olan dillerdendir"

Yaşayan Diller Enstitüsü Müdür Yardımcısı Öğretim Görevlisi Murat Varol ise insanlık tarihinin, dilin tarihi ile eş değer olduğunu belirtti.

Dünya üzerinde şu anda yaklaşık 7 bin dilin olduğunu aktaran Varol, "Bu diller dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı kültürlerinde, farklı insanların ana dilleridir. Bu dilleri eğer bir gül bahçesi şeklinde tanımlarsak, Zazaca da bu gül bahçesi içerisindeki güllerden bir tanesidir. Ne yazık ki Zazaca solmakta; çünkü 2009 yılından beridir biliyoruz ki, UNESCO’nun yayınladığı dil raporlarında Zazaca kaybolma tehlikesi altında olan dillerden bir tanesi. Zazacanın şu anki mevcut durumu nedeniyle, insanların dille arasındaki bağın tekrardan sorgulanması gerekiyor." dedi.

Zazaca'nın ilk yazılı eseri 1899 yılına ait olduğunu ifade eden Varol, "Zazaca'nın yazılı tarihi, bu topraklarda yaşayan insanların dini kimliklerini de yansıtan bir hüviyettedir, zira bu ilk eser bir mevlittir. 1903’te ikinci bir mevlit yazılıyor, daha sonrasında 1960’lı yıllara kadar herhangi bir Zazaca metin elimizde yok, bunda elbette Cumhuriyetin dillere karşı olan bakış açısı çok ciddi bir şekilde etkilidir. 1960’lı yıllardan sonra özellikle bazı gazetelerde, dergilerde Zazaca’ya dair bazı küçük yazılar yayınlanmaya başlanıyor. 1980’li yıllardaki askeri darbede bunlar sekteye uğruyor, bu alanda çalışanlar yurt dışına kaçmak zorunda kalıyor.” diye ifade etti.

"Çarşıda, pazarda, evde, iletişimde kullanılan dil ayakta kalır"

Her dil gibi Zazacanın da yaşayabilmesi için ailelerin kendi dillerini çocuklarına öğretmesi gerektiğine vurgu yapan Varol, "Dilin kuşaklar arasındaki değişimini ve aktarımını ulaştırabilecek tek nesil şimdiki çocuklardır, eğer onlar, gelecek kuşaklara aktaramazlarsa dilin, kuşaklar arasındaki aktarım bağı yok olmuş olacak. Okullarda hem okul müdürleri tarafından hem veliler tarafından bir farkındalık oluşturulması lazım ve bu dil derslerinin daha fazla seçilmesi gerekiyor. İnsanlar çarşıda, pazarda, evde, iletişimde dili kullanırlarsa dil ayakta kalır." şeklinde konuştu (Nihat Kanat- İLKHA)






 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.