Ehil olmayan bürokrasinin afetleri

Siyaset ve idare işi önemli bir o kadar da zahmetli ve sorumluluğu büyük işlerdendir. Bir yerde illa bir yönetici ve idareci olmalıdır. Tarihten günümüze hükümdarlara farklı isim ve sıfatlar verilmiştir ama özünde idarecidir.

Yönetici, bütün işlerini adalet ve hakkaniyet çerçevesinde yürütmekle mükelleftir.

Bir memleketin idari işlerini üzerine alan yönetici, bu işin ehli ve yönetimini adalet üzere devam ettirdiğinde hem kendisi hem de ahalisi mesut ve bahtiyar olur. Yoksa hem kendisi hem de idare ettiği insanlar için felaket olur.

Kur’an’ın ayetlerinde ve Peygamberimizin(SAV) hadislerinde hükümdarla ilgili çok sayıda ayet ve hadis vardır.

‘Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor…’ (Nisa, 58)

‘Devlet başkanlarınızın en hayırlısı, sizi seven ve sizin tarafınızdan sevilen, size dua eden ve sizin duanızı alan kimselerdir. Devlet başkanlarınızın en kötüsü de size buğzeden ve sizin buğzunuza hedef olan, size lânet eden ve lânetinizi alan kimselerdir...” (Müslim, İmâre; 65)

Adil bir yönetim için hükümdarın adil ve ehil olması yetmez. Hâkiminden askerine, memurundan vezirine, kapıcısından öğretmenine… Bütün kadronun hepsi olmasa da kahır ekseriyeti ehil ve adil olmalıdır.

Hükümdarlar her işi kendileri yapamaz. İşlerin takibini dahi tek başına yapamaz. Bunu en yakınındaki insanlar üzerinden aşama aşama uygular, takip eder. Gelen rapor ve bilgilere göre hareket eder, dost ve düşmanlarını tanır, politika ve uygulamalarına yön verir.

Devletin bu yönetici kadrosuna günümüzde ‘bürokrasi’, bu kadrolara da ‘bürokrat’ denmektedir. Bürokratlar, halka en yakın tabaka, devletleri ayakta tutan sütunlar, politikaları sahada birebir yürütenlerdir. Hükümdarların gözü, kulağı, eli, ayakları, kılıcı ve şefkat elidir.  

Zalim bir yöneticinin yönetiminde adil bir bürokrat, çok güzel işler yaparak hakkın ve halkın teveccühünü kazanırken; adil bir hükümdarın zalim bir valisi o yönetim ve yöneticinin sonunu hazırlayabilmektedir.

Selçuklu Devletinde otuz yıl boyunca vezirlik yapmış Nizamülmülk, elinin altında padişah ve vezirler yetiştirmiş, verdiği kararlarla bir döneme damga vurmuştur. Türklere devlet olma geleneğini öğreten, kendisinden sonra kurulan devletleri şekillendiren Nizamülmülk’ün öğretileri olmuştur.

Sultan Melik Şah’ın devlet yönetimi hakkında kapsamlı bir rapor istemesi üzerine Nizamulmülk tarafından kaleme alınan Siyasetname, 51 bölümden oluşmaktadır.

Nizamülmülk, bin yıl öncesinden Bürokrasi’nin tehlike ve afetlerini hükümdara haber veriyor, uyarıyor ve neler yapılması gerektiğini öğütlüyor. 3. ve 4. Fasılayı bu alana ayırıyor.

‘Padişahın haftada iki gün divan-ı mezâlime oturup, mazlumun hakkını zalimden alarak ona vermesi, konuyu aracısız bir şekilde tebaadan bizzat kendisinin dinleyip ona hükmetmesi gerektir. Nispeten önemli olanlar yazılı olarak kendisine arz edilmeli ve hükümdar bu meselelerin her birinin neticelerini de kâtiplere yazdırması lazımdır. … Bu haber, memlekette yayılınca zalimler dehşete kapılır, ayaklarını denk alırlar ve cezaya çarptırılma korkusundan ötürü hiç kimsenin haksızlık ve yolsuzluk yapmaya gözü kesmez…

Binaenaleyh padişah her daim memurların ne yapıp eylediklerinden haberdar olup tuttukları yolları, törenlerini, yörelerini iyi bellese, bir kanunsuzlukları yahut haddi aşmaları durumunda bir dem görevde tutmayıp derhal azletse ve işledikleri cürüm mesabesinde, diğerlerine gözdağı vermek için, onları cezalandırsa gerektir.”

Bugünün Türkiye’sinde yaşanılan ve çözümlenmeyen birçok sorunun müsebbibi; bozulmuş ve yozlaşmış bürokrasi değil midir?

Allah bizlere adil hükümdarlar ve adil bürokratların yönetimini nasip eylesin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.