İşgal atında Miracı yad etmek

“Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren O (Allah) yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir.” (İsra:1)

Mescid-i Aksa ve Kudüs, Hıristiyanlar, Yahudiler ve biz Müslümanlar tarafından kutsal sayılmakta ve bu kutsallığını halen muhafaza etmektedir. Bu kutsallığı Allah’u Teâlâ verdiğinden dolayı kimse bunu ortadan kaldıramamış ve engel olamamıştır.

Kudüs, öyle bir belde ki Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselatu vesselam ve ilk Müslümanların yıllarca buraya yönelerek namaz kıldığı mekândır. Resulullah burada tüm peygamberlere imam olmuş ve yine buradan gökleri aşarak, Cebrail’in bile giremediği Sidret’ül Münteha’ya yükselmiştir. 

Kudüs, öyle bir belde ki Melekler dünyaya buradan inmekte ve buradan çıkmakta,  gök ehlinin kullandığı merdiven ve asansör görevini görmektedir.  

Kudüs, öyle mübarek bir mekândır ki; tarih boyunca ve günümüzde Kudüs’e sahip çıkanlar aziz olmuş,  Müslümanlar tarafından her daim hayırla ve minnetle yâd edilmiş,  inanıyoruz ki gök ehli de bu şahsiyetleri yakından tanır ve onlar için dua ediyorlar…

 Kudüs öyle mübarek bir mekândır ki;  şahsiyetlerin, olayların, safların, Müslümanların ve ümmetin içinde bulunduğu durumun netleşmesi ve değer kazanması için bir mihenk taşıdır. Kudüs ve Mescid-i Aksa özgür, Müslümanlar buralara rahat bir şekilde girip çıkabiliyor, mescitlerinde ibadet edebiliyorsa -şartlar ne olursa olsun- ümmet güçlü ve azizdir.  Eğer Kudüs esir, Mescid-i Aksa’ya düşmanların izin ve keyiflerine göre korkuyla giriliyorsa ümmetin birliğinden, gücünden, izzetinden bahsedilemez. Günümüzde olduğu gibi onca zenginliğe, paraya, askere, sahip bir buçuk milyarlık ümmet; düşmanlarının gözünde bir anlam ifade etmemekte, toprakları talan edilmekte ve kanları oluk oluk akıtılmaktadır.  Her Müslümanının bir kova su dökerek boğabileceği israil, Müslümanların topraklarında onlara zulüm üstüne zulmü tattırmaktadır.

Bir şahsiyet, bir hareket veya bir devletin istikameti ve Müslümanlarca kabul edilebilirliği Kudüs’e olan bakış açısına göre önem kazanır. Kudüs’e sahip çıkmayan, onun için endişe duymayan, bedel ödemeyen bir hareket için bereketten, hayırdan, kuşatıcılığından söz edilemez.  Filistin ve Kudüs davası için mücadele eden Hamas’ın ve tarih boyunca diğer hareketlerin tüm Müslümanlar tarafından neredeyse istisnasız desteklenmesi, sevilmesi, Kudüs’ün bereketindendir.

Kudüs’ün içinden bulunduğu şartları görmeyen,  önemini kavrayamayan, özgürlüğü için kafa yormayan, mücadele etmeyen liderler, ümmet tarafından kabul edilmemeye ve unutulmaya mahkûmdurlar.  ‘Şarkın en sevgili komutanı’ unvanını alan Selahaddin Eyyubi’ye tüm Müslümanlar tarafından gösterilen sevgi ve teveccühün nedeni zaferler kazanması,  Haçlıların elinden İslam beldelerini işgalden kurtarması değil, esas neden; Kudüs’e olan aşkı ve onu Haçlıların elinden kurtarması olmuştur. 

İşte ümmet açısından böylesine önemli olan bu kutsal belde bugün işgal altında ve ev sahibi olan Müslümanlar burada ibadet edememektedir. Siyonistlerce değişik hile ve oyunlarla Mescid-i Aksa’nın altının oyulduğu,  yıkıma doğru adım adım gittiği bir dönemde İsra ve Mirac hadisesini ümmetçe bir kez daha yâd edeceğiz.

Müslümanlar olarak bu gecede yapılması gereken ibadet, zikir, dua, vaaz ve nasihatlerin yanında belki de daha da önemlisi Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın içinde bulunduğu halin ve ümmetin gerekenleri tam anlamıyla harekete geçmemesi tefekkür edilmeli, bunun muhasebesinin yapılmasıdır. Tüm dünyaya Kudüs’ün içinde bulunduğu tehlikeli durumun anlatılması, bu endişenin Müslümanlara anlatılması ve bu durumun kabul edilmediği haykırılmalıdır. Bu gece ve günler, salt mistik bazı konuşma ve anmalardan ziyade, Kudüs’ün esaretten kurtarılmasının müzakere edilip planlandığı, Siyonist işgal ve zulmün protesto ve tel’in edildiği vakitler olmalıdır.

Mirac geceleri, Siyonistlerin ve işbirlikçileri için kâbus vakitleri olmalıdır. Miraclar, Müslümanların Kudüs ve davası etrafında kenetlenerek zulme ve istikbara karşı seslerini haykırarak atılımların gerçekleştiği gecelere dönüşmelidir. Namazın farz kılındığı ve Resulullahın Sidretül Münteha’ya yükseldiği bu gece, Müslümanlar için de Allah’a yoluculuk, madden ve ma’nen yükselme vakitleri olmalıdır.  Yoksa İsra ve Miracı anmanın  bir anlamı olmayacaktır.

Doğruhaber Gazetesi

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.