Pranga ve Kelepçelilere Selam Olsun

Her Nisan ayı gelip de yazı yazma sırası bana geldiğinde, gazeteye ilk yazdığım yazı gelir aklıma: Nisan’da Ağlayanlar. O zaman Nisan’da sadece İstasyon Meydanı’nın, kâfirlerin, kalbinde hastalık olan münafıkların ve 23 Nisan etkinliklerinde soğuktan çaresiz kalan minik çocukların ağladığını sanıyordum. Açıkçası kelime sayısının sınırlı olması, diğer yönleri düşünmeme fırsat vermemişti. Sonrasında da bu konuyu düşünmek aklıma gelmemişti. Aradan üç tane Nisan ayı geçti ve bu yıl anladım ki Nisan’da ağlayan Müslümanlar ve müminler de varmış.


Nisanda bir mümin neden ağlar? Muhtemelen sevinçten. Ancak bahsedeceğim kısım üzüntüden ağlayanlar… Yine Nisan ayı geldi, yine kutlu doğum programları başladı diye bizim duymadığımız öyle ağıtlar yükseliyor ki dünyanın dört bir yanından, mahiyetini yalnız Rabbimiz bilir.
 
Evet, bahsettiklerimiz muhacir, mahkûm ve mustazaf Müslümanlardır. Ayakları prangalı, elleri kelepçeli, bakabilecekleri yer bile başkaları tarafından belirlenmiş, gözlerine bile sınır koyulmuş, Hakk’ın bekası uğruna yollara düşmüş, dinini rahat yaşamak için öz vatanından hicret etmiş muhacirler…
 
Allah’ın dinini yaymak için, -bazıları inanmasa da- yalnızca Kur’an dersi verdiği için, insanlara İslam’ı anlattığı için yıllarca cezaevlerinde çürütülmeye çalışılan Yusufîler… Yine eşleri Allah yolunda can verdiği için kendilerine karşı tavır alınan ve İslami programlara gitmelerine izin verilmeyen, karşıt görüşteki ailelerinin insafına kalmış dul kadınlar…

Bunlar ve daha fazlası bizim programlardan gerekli tadı almamıza engel olabilir ancak şuna inanıyorum ki programa giden herkesin gönlünde bir Yusuf, bir Lut, bir Asiye vardı, “Acaba o ne yapıyordur? Keşke o da burada olsaydı da beraber tekbirler getirseydik, beraber bayrak sallasaydık.” dediğimiz. Yahut büyüklerimizin “Falan kardeşimiz de yanımızda olsaydı da bu programda o da konuşsaydı!” diye düşündükleri kişiler. Bu durumla ilgili yazı yazanlar oldu. Kıymetli bir bacımız ayağının prangalı olduğunu ve programlara gidememenin acısını yazdı köşesinde.
 
Allah imanı prangalı olanlardan eylemesin. Okuyunca yüreğimiz eridi, gönlümüzde prangalı ve kelepçelilerin sevgisi daha da arttı. Onlara olan hasretimizi daha çok fark ettik. Derler ya “Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar.” diye. Orda her birimizin gönlünde birkaç aslan yatıyordu.
Ey Yusufiler! Ey prangalılar! Ey mustazaflar! Ve ey Hakk davanın kardelenleri! Siz bu Hakk davanın yükünü omuzlarınızda taşırken bizler rahat yaşadığımızın farkındayız.

Sizler karanlık hücrelerde, kiminiz adeta ölüme terk edilmişken, namaz kılmak uğruna dayaklar yerken, işkenceler görürken bizler imkânlarımızın çok olduğunun ve size bakarak hiç de hak etmediğimiz güzellikler yaşadığımızın farkındayız.
Ta tohumdan başlattığınız bu davanın meyvelerini seyretmek yerine tadına bakmak istediğinizi çok iyi biliyoruz. Yalnız şunu bilmenizi isteriz ki belki yakınlarınızdan daha çok hasret duyuyoruz size. Sizleri, binayı yükseltip de evlatlarını içine yerleştiren fakat yanlarına gidip de torunlarını sevemeyen, sadece resimlerle avunan dedelere benzetiyoruz.
 
Ancak bu uzaktan bakmanın ikimiz açısından da zor olduğunu bilmenizi istiyoruz. Adı ne olursa olsun her programda sizleri aramızda hissettiğimizi bilmenizi istiyoruz. Tanıdığımız yahut tanımasak da ülfet kurduğumuz siz Yusufiler veya ayağı prangalılarla birlikte her zaman zalimlere beddua ediyoruz, sloganlar atıyoruz, tekbirler getiriyoruz, bayrak sallıyoruz. Saklandığınız karların altında yeri gelince üstünüze basıyor gibi gözüksek de aslında siz karı deldiğinizde asıl baharın geleceğini biliyoruz ey hak davanın kardelenleri!

Ve Allah-u Teâlâ’nın sadece kız çocukları gömenlerden değil, sizin gibi kıymetli şahsiyetleri de diri diri gömmeye çalışanlardan hesap soracağına olan inancımız tamdır.

Gazı alınmış Müslümanların, İslam’ı yaşamak konusunda ülkedeki engellerin kalktığını dillendirip durmalarına rağmen biz, sizlerin yaşadıklarınızın daha da acımasız bir şekle büründüğüne, yaşanan sevklere, yaşlı teyzelerin evlat hasretiyle bu dünyadan göçtüğüne, vicdansız medya ve STK’ların buna kayıtsız kaldığına şahidiz. Tüm bunlara rağmen inanıyoruz ki:
“Zalimler nasıl bir inkılâbla devrileceklerini yakında görecekler.”
Rahman’a emanet olunuz.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.