Sa’lebe’nin Dünyalıkla İmtihanı!

Medineli Müslümanlardan Sa’lebe bin Hatıb, Peygambere (SAV) gidip “Yâ Resûlallah, bana mal vermesi için Allah’a dua et!’ diyor.

Hz. Peygamber “Yazık ey Sa‘lebe, şükrünü eda ettiğin az mal, şükrünü eda etmediğin çok maldan daha hayırlıdır.” Diyor.

Ama Sa’lebe, hikmeti anlamadan tekrar  aynı şeyi istiyor.

Allah Resûlü (s.a.v.) “Yazık ey Sa’lebe, benim gibi olmak istemez misin? Zira şu dağların altın ve gümüş olarak benimle beraber yürümesini dileseydim mutlaka gerçekleşirdi.” Buyuruyor.

Sa‘lebe, ‘Yâ Resûlallah, bana mal vermesi için Allah’a dua et! Yemin ederim ki, Allah bana mal verirse her hak sahibinin hakkını mutlaka vereceğim.’ Diyor.

Âlemlerin Rahmeti “Allah’ım Sa’labe’ye mal ver” diye dua ediyor.

Sa’lebe önce birkaç koyun alıyor. Bu arada cemaatle namazları da aksatmaya başlıyor. Kısa bir zaman içerisinde işleri büyüyor, sürüsü Medine’ye sığmaz oluyor. Böylece Sa’lebe sürüsüyle beraber Medine dışına gidiyor.

Önceleri 5 vakit Mescitten çıkmayan Sa’lebe artık sadece cumaları uğrar olmuştur Mescide.

Koyunlar artıkça iman da azalmış, zenginlik ve dünyalık her yanını kuşatmıştır. Artık Cumaları da Mescide uğramaz olmuştur. Cumayı da Cemaati de terk etmiştir.

Sa’lebe’yi Mescidinde görmeyen Hz. Peygamber ‘Sa’lebe’ye ne oldu?’ diye sorunca Ashab olayı anlatır. Bunun üzerine Hz. Peygamber üç kez ‘Yazık oldu Sa’lebe’ye’ diyor.

Bu süreçte zekât farz kılınır. Hz. Peygamber, iki Müslüman’ı zekât memuru olarak Sa’lebe’ye ve bir başka Müslüman’a gönderir.

Sa’lebe kendisine gelen zekât memurlarını hoş karşılamaz ve hatta kendisinden haraç istendiğini iddia ederek zekât memurlarından, önce diğer insanlardan almalarını sonra kendisine uğramalarını ister.

Sa’lebe’nin komşusu olan o Müslüman, daha zekât memurları yanına gelmeden en seçkin hayvanlarını hazır etmiştir. Zekât memurları ona en iyilerini vermesi gerekmediğini belirtseler de o Müslüman; Allah Rızası için en iyilerini verdiğini belirterek Allah’tan hayır murad ettiğini belirtir.

Sıra tekrar Sa’lebe’ye gelmiştir. Zekât miktarına bakan Sa’lebe, ‘Bu, haraçtan başka bir şey değildir. Burayı terk edin’ deyip memurları kovar.

Medine’ye dönen memurlar hiçbir şey demeden onları gören Hz. Peygamber, diğer Müslüman’a hayır dualarında bulunurken Sa’lebe için bir kez daha “Yazık oldu Sa‘lebe’ye!” der.

Kısa bir zaman sonra da Sa’lebe hakkında şu ayetler nazil olur:

“Onların içinde öyleleri var ki, "Allah bize lütuf ve kereminden bahşederse biz de elbette hayır yolunda harcar ve iyi kimselerden oluruz" diye Allah’a söz vermişlerdi. Ama Allah onlara lütuf ve kereminden ihsan edince hemen cimrilik gösterdiler ve yüz çevirdiler, zaten yan çizip duruyorlardı. Bunun üzerine Allah da kendisine verdikleri sözden caydıkları ve hep yalan söyledikleri için, kendi huzuruna çıkacakları güne kadar yüreklerine münafıklığı yerleştirdi. Hâlâ anlamadılar mı ki Allah onların sırlarını da, gizli görüşmelerini de bilir ve Allah bütün gizlileri eksiksiz bilmektedir!” (Tövbe 75-78)

 Ayetlerin Sa’lebe hakkında nazil olduğunu öğrenen bir yakını hemen durumu Sa’lebe’ye bildirir. Ayetleri duyunca aklı başına gelen Sa’lebe, hemen en iyi hayvanlarını alıp huzura varır. Ama vakit geçmiştir.

Hz. Peygamber, Sa’lebe’den yüz çevirir ve onun zekâtını kabul etmez. Sa’lebe için büyük bir pişmanlık süreci başlamıştır. Hz. Peygamber hayatta olduğu müddetçe Sa’lebe’nin zekâtını kabul etmez.

Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman da tüm ısrarlarına rağmen Sa’lebe’nin zekâtını kabul etmezler. Nitekim Hz. Osman döneminde o pişmanlığı içinde vefat eder.

Selam ve Dua İle

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.