Sizden Gelenler

Sizden Gelenler

Senin İsmail’in Kim Veya Ne?

Bir büyük bayram daha yaşıyoruz. Bayramlar sevinçtir, mutluluktur, neşedir. Hem de anlık ve geçici değil devam eden ve dönüp dolaşıp tekrarlanan mutluluklardır. Bu manadan dolayı Arapçada bayrama “îd” denir. Îd demek dönüp tekrarlanan demektir. Tekrarı olmayan mutluluklar bayram olamaz. Hatta zevkler ve lezzetler geçici oldu mu mutluluk yerine insana acı verir, ızdırap getirir.

Kurban bayramı dendi mi teslimiyetin zirvesinde Allaha ibadet edip boyun eğen baba oğul iki peygamber akla gelir. Hayatının her karesi insan takatinin üstünde sıkıntılarla dolu olan Hz. İbrahim. Harran’da (rivayetler ihtilaflıdır) putperestliğin ve tuğyanın göz açtırmadığı bir çağda, doğumların yasaklandığı bir anda gözlerden uzak bir şekilde dünyaya gözlerini açar. Putperestlerce, görenleri şaşkına çeviren büyüklükte bir ateş kütlesine atılır. Dönemin seyahat şartlarına katlanarak milletler arası, ülke ülke dolaşıp muahceret hayatını yaşar. Eşi Sare, yeğeni Lut ve diğer inananlarla birlikte önce Ürdüne, oradan Mısıra, oradan da Filistin’e geçer. İlerlemiş yaşına rağmen çocuğu olmayınca Allah c.c.’ya yalvarır, salih bir çocuk ister. Allah CC. ona bir oğul verir. İsmail… İsmail doğduğu yerde büyümemeliydi. Bunun için Hz. İbrahim bir daha yollara düşer, küçük İsmail’i annesi ve annemiz Hz. Hacer’le birlikte Hicaza götürür. Çocuğu koşabilecek yaşa geldiğinde, çocuğa karşı sevginin had safhada olduğu, şefkat ve merhametin iyiden iyiye kendini seksenlik babanın kalbinde hissettirdiği bir yaşta Allah CC. biricik çocuğun kurban edilmesini ister. “Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.” –Saffat: 102-

Bu bir imtihandır. Bir peygamber oğlunu kurban etmekle imtihan ediliyor ve Rabbine itaat etmekten başka yapacak bir şeyi yoktur. İsmail’i kurban etmek için şakağı üzerine yatırır ve kurban etmeden imtihanı başarır. Kurban edeceği İsmail’i yerine gönderilen koçu kurban eder. Bunun mükâfatı olarak bugünün yıldönümünde Hz. İbrahim’le Hz. İsmail anılarak bayram yapılır.

“Kurban” Arapça kelimedir ve Arapçada diğer adı “udhiye” dir. Anlamı yakınlaşmaktır. Hz. Âdemden beri putperestler dâhil hemen hemen bütün dinlerde kurban inanışı var olagelmiştir. Biz Müslümanlardaki kurban geleneğinin kaynağı bütün peygamberler olmakla birlikte Hz. İbrahim ve Hz. İsmailin vakasıyla farklı bir boyut kazanmış ve bir dönüm noktası oluşturmuştur. Allaha yakınlaşmak için sadece bir oğlu bulunan Hz. İbrahim onu bile feda etmeye razıdır. Ama Allah Teala ona ve bize, keseceğimiz hayvanları bir insan değerinde kabul ederek İsmaillerimizi bize bağışlar.

İşte bu sebepten biz bayram yapıyoruz. Allah Teala Hz. İsmaili Hz. İbrahime bağışladığı için, bizim İsmaillerimizi bize bağışladığı için, bununla birlikte kurbanlarımızı bizden kabul edip yakınlaşma isteğimizi bizden kabul ettiği için bayram yapıyoruz. Dünyevi lezzetlerden, yiyeceğimiz şekerden, etten dolayı değil, cemaline müştak olduğumuz rabbimizin İsmailleri bağışlayıp aradaki mesafeleri kaldırdığı ve halilullah gibi bizlerin yakınlaşma arzumuzu kabul ettiği için bayram yapıyoruz.

Cahillerin zannettiği gibi keyif çatmak için bayram yapmıyoruz. Aksine bayram yapmak için kurban veriyoruz, kurbanlar veriyoruz. Hz Hem Allaha yakınlaşmak, hem aramızdaki dünyevi kir, pas, renk, enaniyeti yok ederek ve var olan buzları eriterek birbirimize yakınlaşmak; nemelazımcılığı terk ederek birbirimizin dertleriyle ilgilenmek için yakınlaşmak. Yakınlaşıp tevhidi sağlamak, ümmetin bütün azalarının birbirine yakınlaşması ve birleşmesiyle oluşan sevincimiz için bayram etmek.

Hz. İbrahim bunun için İsmail’ini kurban etti. Peki, bizim İsmail’imiz kim veya ne?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.