Sizden Gelenler

Sizden Gelenler

Türk Demokrasisinin Hüdapar’la İmtihanı

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

Hamd ve salat-selamdan sonra…

Türkiye’nin siyasi tarihinde şimdiye kadar konuşulmayanı konuşuyor HÜDAPAR. Sözde kalan vaatlerin ötesinde söylenmesi gerektiği halde söylenmeyeni söylüyor. “Sistemin alternatifi olma” söylemiyle bu güne kadar hiçbir siyasi oluşum ortaya çıkmamıştır. Bu, oldukça iddialı, büyük ve bir o kadar da riskli bir çıkıştır. Siyasi oluşumlar bunu söylemeye cesaret etmediği gibi sistemin şerrine ve hıncına uğrayacak korkusuyla sistemin çizgisinden ayrılmayacağına dair vaatlerde bulunur, bunu ispatlamak için “olmadığı gibi” görünmeye çalışırlar. Bunun da ötesinde sistemi, ilke ve inkılaplarını koruyacağına dair beyanatlarda bulunurlar. Biraz daha ileri giderek anıtlarını ziyaret edenler bile var. Bunların arasında İslami gelenekten gelenler, amelinden bariz bir şekilde tavizler vererek inanmadığı gibi yaşamaya başlarlar; sonuçta da yaşadığı gibi inanmaya başlayan acayip tipler olup çıkıyor bazıları.

“Tek tip kafa tek tip değer” girdabından kurtulmak istemeyen sistem her zaman halkın değerlerini hiçe saymış ve kendi değerlerini dayatmıştır. Siyaset sahnesine giren her partinin de yaşayabilmesini halkın değerleriyle barışık olmamasına bağlamıştır. Yani aslında toplumun farklı kesimlerinin kurduğu partilerin her biri o kesimin değerlerini siyasete taşıyacak, onlar da siyasette yerlerini alacaklar. Ama Türk demokrasisi “siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır” kuralını “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olarak çalışırlar” hükmüyle partileri Kemalistleştiriyor. Demokrasiyi Atatürkçülükle sınırlandırıyor.

O halde “Türk demokrasi ”sinin diğer adı “Atatürkçülük ”tür.

Siz buna soy adı da diyebilirsiniz.

Burada her parti Atatürkçü olmak zorunda ve siyaseten halkı temsil için uğraş verirken aynı anda sisteme entegre de etmiş olurlar. Bu tür partiler halkın yanında yer bulamaması gerekirken, halk çaresiz bırakıldığı için söz konusu partilere hayatında yer verebiliyor.

Kürt ve Türk halkı nezdinde sistemin gözüne en fazla batan parti BDP’dir. Bazı kazanımları elde etmek için kısmi olarak sistemin zulmünü dile getirerek gözüken BDP; programı, laik/ulusalcı yapısı, Müslüman halka karşı sistemle işbirliği çağrısı ve Abdullah Öcalan’ın BDP’ye zaman zaman “Türkiyelileşme ve Türklerle birlik” çağrıları, bu partinin peşine taktığı seçmenini nereye taşımaya çalıştığını göstermiyor mu?

Erbakan partilerinin bir devamı niteliğinde doğan ve Müslüman halkın, yaralara bir merhem umuduyla besleyip büyüttüğü AKP ise geçmiş İslami kimliğinden/gömleğinden dolayı, kendilerinin bile rahat bir nefes almasını fazla gören sistemin önde gelen savunucuları arasında yerini almış durumda. Münasebet olmadığı halde “Atatürk’ün çizdiği yol ve bıraktığı miras”tan minnetle söz ederken, aslında AKP geldiği noktayı tarif ediyor.

17 Aralık 2012 de kuruluş dilekçesini içişleri bakanlığına vererek yeni bir parti olarak kendinden söz ettiren HÜDAPAR’ın referansı demokrasi, milliyetçilik, uluslararası değerler vs. beşeri referanslar değil sadece İslam’dır. Temsil ettiği camianın geçmişinden ve parti yetkililerinin şu ana kadar yaptığı açıklamalardan da anlaşıldığı gibi siyaset gereği inancından ve inancının gereklerinden ödün vermeyecektir. Siyaset için siyaset değil İslam için siyaset yapacak. Bu konuda kendinden önce gelmiş geçmiş İslami kimlikli partilerin devamı veya alternatifi olmayı da basitlik olarak görmektedir. Ona göre alternatifi olması gereken, sistemdir. Partiler olsa olsa siyasi rakipler olur.

Çünkü bu memlekette ne kadar inanç, değer ve kültür varsa, partiler de dâhil, hepsini asimilasyon mengenesinden geçirip Türklüğün laik faşizan kalıbında sıkıştırarak şekillendirmeye çalışan sistemdir. Her türlü hak ihlalleri işleyen, özellikle de halkın tamamına yakınını teşkil eden Müslümanların değerlerini çiğneyen sistem, adeta ulûhiyetin bütün vasıflarını kendinde görmektedir.

Türk demokrasisi, işte bu sistemi korumak için ihdas edilmiştir.

Bir yandan, HÜDAPAR’ın Kürt menşeli olması hasebiyle, Kürt ulusalcıları ve onlara yakın duranlar onu “ümmetçi çizgiyi bırakıp milliyetçi olmaya” çağırıyorlar. Aksi halde, tamamını ulusalcı olarak gösterdikleri Kürt halkından destek görememek hatta bu halka hizmet verememek ve marjinalliğe savrulmakla korkutuyorlar. Öbür yandan Türkler de HÜDAPAR’ın, “Kürt dincilerinin partisi” ve ancak “Kürtlerin bölgesinde” varlık gösterebilen bir parti olabileceğini Türkçülüğün faşizan borusundan öttürerek halkı yönlendirmeye çalışıyorlar. Her ne kadar asrımıza gelinceye kadar milliyetçilik moda olmaktan düşmeye yüz tutmuş olsa da Türk demokrasisi faşizanlık üzerine kuruludur. Bu sahada siyaset yapan, Türk faşizanlığına karşı başkaldırdığını velveleye getiren Kürt ulusalcıları da olsa bu mantığın dışına çıkamıyorlar. HÜDAPAR’ın İslam referanslı olmasına bir türlü kafaları basmıyor. “Milliyetçilik yapmayan siyasi bir parti mi olurmuş.”

İşte, aslında daha dünyada da tarifi yapılamamış demokrasiden bunların anladığı bu. Zulmün sona ermesi demek olan ve halkın tüm değerlerine kaynaklık eden “İslam”ın etkin olmasının önündeki engellerin bütününe Türkiye’de bu ad verilmiştir. Mesela Müslüman Kürt halkını ulusalcıların kucağına atıp, pkk’yı Kürtlerin temsilcisi olarak kabul ettirmek için derin yapılar, abd, Avrupa ve sistemin son sürat devam eden çabaları, Türk demokrasisinin “efradını cami ağyarını mani” olan tarifinin camiiyeti dâhilindedir ve şer odaklara tanıdığı/başkasına tanımadığı önemli haklar çerçevesinde yürütülüyor.

HÜDAPAR ise bu yüce İslami değerlerden beslenmiş ve bu değerleri siyasete taşıyacak… Değersizleştirilmiş, sıradanlaştırılmış, içi boşaltılmış ve de kirletilmiş “temiz siyaset”, “dürüst siyaset”, “ahlaki siyaset” kavramlarını yürüteceği siyaset örnekliğiyle anlamlarına kavuşturacak. Aradaki fark bu olacak.

Bu durumda HÜDAPAR’ın programını desteklemek, bu zorlu imtihan sahasında hürriyet, hakkaniyet, adalet, zulmün sona ermesi ve insanların kaynaşması için hizmet etmek Kürt Türk her Müslümanın vazifesi olduğuna inanıyorum.

HÜDAPARIN muvaffakiyeti ve HÜDAPAR’la birlikte hepimizin ayaklarının sabit kılınması duası ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.