Vahyin Gölgesinde Haneler

Vahyin Gölgesinde Haneler

Karısıyla ve evladıyla imtihan edilen Hz. Nuh (AS), kavminin verdiği sıkıntıya tam 950 yıl katlandıktan sonra Rabbine şöyle niyaz etti: “Rabbim, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et! Benimle onların arasında sen hüküm ver.

Karısıyla ve evladıyla imtihan edilen Hz. Nuh (AS), kavminin verdiği sıkıntıya tam 950 yıl katlandıktan sonra Rabbine şöyle niyaz etti: “Rabbim, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et! Benimle onların arasında sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.” (Şuara, 118)

Ve duasına şöyle devam etti: “Ey Rabbimiz! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma! Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler. Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.” (Nuh,26-27)

Peygamber eşi ya da peygamber evladı olmanın kişiye hiçbir faydasının olmadığını, Hz. Nuh’un (AS) evladına duyduğu muhabbetten ötürü onun kurtulması talebine Allah’ın vermiş olduğu şu cevaptan anlıyoruz:

“Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir. Onun yaptığı iyi olmayan bir iştir. O halde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim.” (Hud, 46)

Rabbinin bu ikazı karşısında Hz. Nuh korkusunu ve pişmanlığını şu şekilde dile getirmiştir:

“Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum.” (Hud,47)

“Tek başına bir ümmet”  Hz. İbrahim…

Kur’an’da: “İbrahim’de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır.” (Mümtehine, 4) buyuran Rabbimiz, ehl-i kitabın, Hz. İbrahim hakkında tartışmaları karşısında onları bilgi sahibi olmadıkları bir konuda tartışmaya girmemeleri hususunda uyarır. Akabinde:  “İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat O Hanif bir Müslüman’dı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.”  buyurarak Onun hakkındaki tartışmalara son noktayı koymuştur.

Kendisine ihtiyarlığında evlat sevgisini tattırarak; İsmail ve İshak’ı veren Allah’a hamd ettikten sonra şu şekilde dua ederek bize de dua etmede örnek sunar Hz. İbrahim:

“Rabbimiz! Beni namaza devam eden kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle. Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, ana- babamı ve inananları bağışla.” (İbrahim, 40)

Her namazımızda salât ve selamlarla andığımız Hz. İbrahim, bize ölümsüz dersler bırakmıştır. Örnek hayatıyla bizlere: “İman sadakat ister.”, “Sabrın sonu selamettir.” ve “Evlat, anne-babanın hem duası hem de aynasıdır.” demiştir.

Kur’an bize bir roman akıcılığıyla okuyabileceğimiz ve kıssaların en güzeli olarak nitelendirdiği Yusuf Peygamberin kıssasında, Hz. Yakub (AS)’un ailesini de tanıtır. Kardeşler arasında çıkan kıskançlığın öyküsünü anlatırken sanki bizlere “kardeşler arasında olur böyle şeyler”  diyerek biz ebeveynleri teselli etmek istemektedir. Hz. Yakub’un sabrı ve iffetin en güzel örneği Hz. Yusuf (AS)’un affı, kötü başlayan hikâyeyi mutlu sona erdirir.

Kur’an bize Allah katında erkek ya da kadın olmanın üstünlük getirmediğini, İmran ailesinden bahsederken en güzel şekilde bahseder. Konuyla ilgili ayetlerde genç yaşta dul kalmış iffetli, yıllarca evlat özlemiyle yanmış Hanne’nin karnındaki yavrusunu Allah’a adayışını, adağının kız olduğu halde kabul edilişini, Rabbinin katından rızıklarla beslenip özel bir bitki gibi peygamber elinde yetiştirilişini anlatılır. Böylece geleneğin kadın konusundaki algıları düzeltilerek; asıl olanın “Meryem” gibi olabilmek ve bu adanmışlığa göre yaşayabilmek olduğunun altı çizilir.

Lokman Suresi’nde baba ile oğul arasında geçen konuşmadan çıkardığımız nasihatte de mutlulukta birinci şartın; Allah’a ortak koşmamak olduğunu görürüz. Sonrasında anne-babaya iyi davranmak, namaz kılmak, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak, sabırlı olmak, kibirli olmamak gibi daha birçok nasihate yer verir yüce Yaradan.

İyiliklerin asla karşılıksız kalmayacağını, her nerede olursa olsun hardal tanesi kadar bile olsa; yapılan her iyiliğin mükâfatlandırılacağını beyan eder Rabbimiz… Âlemlere rahmet Hz. Peygamberin (SAV) ailesinden de bahseder yüce Kur’an.

Ahzab Suresi’nde Allah Rasulü’nün ailesinde yaşanan olumsuzluklardan bahsedilirken; bir yandan da takınacağı tavır konusunda uyarılar yapılmakta, diğer yandan peygamber eşleri Allah ve Rasulüne itaat hususunda ikaz edilmektedirler.

Peygamber ailesi dâhil olmak üzere yeryüzünde sorunsuz aile yoktur. Ancak sorunlarının farkına varıp çözme gayreti içinde olan huzurlu aileler vardır. Öfke ve şiddetin hâkim olduğu ailelerde diyalog ve sükûnete yer yoktur. İletişimin olmaması; birbirlerini dinlememeleri, ailelerdeki problemleri çözümsüz hale getiren ana nedendir.

Sözün özü; dünya ve ahiret mutluluğuna talip olan müminlere, Cenabı Hak Tahrim Suresi’nde: “Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” buyurarak gayreti öğütler.

“O, ölümü ve hayatı hanginizin daha güzel yapacağını sınamak için yaratmıştır.” (Mülk, 2) İmtihan daha iyi olmanın aracıdır. İyilerden olma gayretini en yakınlardan başlatamayanlar, Kur’an ahlâkıyla ahlaklanamayanlardır. Hz. Peygamberin ahlâkıyla ahlaklanmak zorundayız.

Nitekim Efendimiz (SAV): “En hayırlınız ailesine hayırlı olandır. Bana gelince ben ailesine en hayırlı olanınızım.”  buyururken örneklikle bize bunun yollarını göstermiştir.

Saygının, sevginin, karşılıklı güven ve sadakatin, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmanın olduğu yuvalarda mutluluğun olması ancak vahyin gölgesinden ayrılmamakla olur.

Aile Danışmanı Asiye Türkan

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.