Müslümanlar tarafından özellikle Ramazan ayında verilen zekâtın zengin ile fakir arasında sevgi ve kardeşlik duygularını pekiştirdiğini belirten Adana Umut Der Gıda Bankası Başkanı Abidin Serin, zekâtsız bir toplumda sosyal adaletten bahsedilemeyeceğini söyledi.

“Zekât, zengin ile fakiri birbirine kaynaştıran toplumsal bir ibadettir”

Zekâtın dini ve toplumsal olarak önemli bir ibadet olduğuna vurgu yapan Serin, Allah’u Teâla’nın Kur’an-ı Kerim’de namazdan hemen sonra zekâttan bahsetmiş olmasının bunun göstergesi olduğunu söyledi. Zekâtsız bir İslam toplumundan söz etmenin mümkün olmadığını ifade eden Serin, “Zekât, zengin ile fakiri birbirine kaynaştıran toplumsal bir ibadettir. Fakir ile zengin arasındaki uzaklığı azaltıp muhabbeti arttırmaya vesiledir. Hiç kimse ‘Bu rızkı ben kazandım’ demesin, rızkı veren Allah’u Teala’dır. Allah, zenginin malından fakire bir pay ayırmıştır, bunun verilmesini farz kılmıştır. Zekat, tavsiye değildir, emirdir.” dedi.

“Zekatın en iyi maldan verilmesi lazım”

Zekât verilirken dikkat edilmesi gereken hususlara da değinen Serin, Zekatın en iyi maldan verilmesi gerektiğini belirterek, “Siz kullanmadığınız bir şeyi zekât olarak vermeye kalkışırsanız Allah’u Teala bunu kabul etmez.” uyarısında bulundu.

Serin, “Buna örnek olarak Hz Adem’in oğulları Habil ile Kabil’i gösterebiliriz. Malının en iyisini Allah yolunda infak eden Habil’in adağı kabul edilirken malının en kötüsünü getiren Kabil’in ki ise kabul edilmemiştir. Zekât vereceklerin buna dikkat etmesi gerekir.” ifadelerini kullandı.

“Hazreti Ebu Bekir zekât vermeyenlere karşı savaş ilan etmiştir”

Zekâtın ufak görülüp hafife alınacak bir ibadet olmadığının altını çizen Serin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bakın Halife Hazreti Ebu Bekir, zekât vermeyenlere karşı savaş ilan etti. İslam’a göre, zekât vermeyen harbi yani savaş ilan edilecek kişiler durumuna düşüyor. Neden bu husus bu kadar önemlidir, bunu iyi bilmek lazım. Zekât zengin ile fakir arasında bir köprüdür. İslam’ın hâkim olduğu dönemlerde zekât devlet tarafından toplanırdı ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılırdı. Ama günümüzde devletin öyle bir fonksiyonu olmadığı için bu görevi sivil toplum kuruluşları yürütmektedirler.”

“Utandıkları için yardım isteyemeyen çok sayıda aile var”      

Geçmişte uygulanan sadaka taşı gibi güzel uygulamaların günümüzde STK’lar tarafından üstlenildiğini dile getiren Serin, Adana’da ki tarihi Ulu Cami’de de geçmişte bu tür güzel mazilerin olduğunu ve fakirlere sadaka ve zekâtların bırakıldığı pencereler olduğunu söyledi.

Serin, “Geçmişte zengin zekât ve sadakasını oraya bırakırlardı, fakir de ihtiyacı kadarını oradan alırdı. Maalesef günümüzde böyle uygulamalar yok. Şehrimizde gerçekten çok muhtaç insanlar var. Belki bunlar herkes tarafından bilinmiyor ama biz sivil toplum kuruluşları olarak tüm mahallelerde bu ihtiyaç sahiplerinin araştırmasını yapıyoruz. Bunlar hangi derece muhtaç ne derece mağdur bunu tespit ediyoruz. Bize müracaat eden ihtiyaç sahiplerinin yanı sıra etmeyenler de oluyor. Utandıkları için yardım başvurusunda yapmayan çok aile var.” diye belirtti.

“Zengin daha fazla zengin olurken fakir ise daha fazla yoksullaşıyor”

Zengin ve fakir arasındaki gelir dağılımında uçurumların oluştuğu bir zamanda yaşadığımızı belirten Serin, mevcut sistem içerisinden gün geçtikçe zenginin daha fazla zengin olmaktayken, fakirin de daha fazla yoksullaştığına dikkat çekti.

“Asgari ücretli bir ailenin geçimini temin etmesi mümkün değil”

Günümüzde asgari ücretle geçimini temin etmeye çalışanların perişan bir durumda olduğunu belirten Serin, “Ülkemizde asgari ücret 900 küsur TL’dir. Bu miktarla bir ailenin geçimini temin etmesi mümkün değil. Bir de bu ailenin evinin kira olduğunu, çocuklarının da okuduğunu düşünün. Bir ailenin aylık gideri bin 500 TL’yi aşıyor. Asgari ücretin en az 2 bin TL olması lazım ki bir aile rahatlıkla kendini geçindirsin. Sürekli şu söyleniyor: işte ‘Milli geliri 12 bin dolara çıkarttık’ Bu nasıl bir şey ki, milli gelir 12 bin dolara çıkıyor da fakir daha fakir zengin daha zengin oluyor. Demek bir gelir dağılımı adaletsizliği var. Bu insanlar yarın aç kaldıkları zaman ne yapacaklar. Bu adaletsizlik, istenmeyen toplumsal olaylara sebebiyet verecek, bu çok tehlikeli bir durum. Bakın adil bir devlette asgari ücret, o aileyi geçindirecek kadar olur. Bunu hükümetin düşünmesi lazım.” şeklinde konuştu.

“Veren el alan elden üstündür”

Zekâtın gelir dağılımındaki adaletsizliği azalttığını ve istenmeyen toplumsal olayların önüne geçmede en önemli unsur olduğuna dikkat çeken Serin, “Peygamber efendimiz zamanında bir önceki sene zekât alanlar, ertesi yıl zekât verecek konuma geliyordu. Zekât alan; ‘Nasıl olsa her sene bana zekât geliyor’ deyip de oturup kalmıyor. O da zekât verecek bir duruma gelmek için çaba sarf ediyor. Çünkü İslam, ‘Veren el alan elden üstündür’ buyuruyor.”dedi.

Hiç geliri olmayan insanların durumuna da dikkat çeken Serin, “Düşünün ki kadının kocası yatalak veya kadın duldur ve çoluk çocuğu var. Şu an devletin verdiği 250 TL bir para. O ailenin 4 nüfusu varsa bu 250 TL ile nasıl geçinecekler.”

“Zenginler zekâtlarını vermiş olsaydı, hiç fakir kalmazdı”

Zekâtın öneminin böyle durumlarda ortaya çıktığını ifade eden Serin, “Zenginler zekâtlarını vermiş olsaydı, ülkede hiç fakir kalmazdı. Aslında zekâtı toplayıp fakirlere dağıtmak devletin yapması gereken bir görev ama şu an bu yapılmıyor. Zenginler zekât vermek istiyorlarsa, toplumsal bir barışın sağlanmasını istiyorsa biz STK’lar olarak elimizden geleni yapmaya hazırız. Bir de tavsiyemiz zenginler zekâtlarını versinler, hem bu dünyada hem de ahirette rahat etsinler. Zenginler, zekât vermemekle ne kadar vebal altına girdiklerini bilsinler, zekâtlarını verip mallarını temizlesinler. Böylelikle fakir fukara da ihtiyaçlarını gidermiş olur. Böylece fakirle zengin arasında bir sevgi saygı bağı oluşur.” diyerek zekât konusunda tavsiyede bulundu. (Ayhan Kaya-İLKHA)