Kış soğuk, Gazze yıkık ve dünya kör

Allah'ın adıyla

İnsanlık mı, unuttuk gayrı. Vicdansa ruhundan ayrı.

Uğramaz oldu, coğrafyamıza huzur, saadet, barış ve selamet.

Beden cerihalı, kan kaybediyor insanlık, kan kaybediyor ümmet.

Ölünce insanlık, ölüyor kimsesiz. Kimsesiz mi, yani kim, sensiz. Kim, bensiz. Kim, sizsiz. Kim, bizsiz. Yoksa biz miyiz, onlarsız. Ölüm gelince ansız, o zaman anlaşılır kim, kimsesiz.

Kimse(n)sizse hakikatte değil kimsesiz, çünkü onların kimsesi kimselerden en eşsiz.

Kış soğuk, üşüyen ten değil kalbimiz. Kalbimiz; sokakta, yalın ayak, çıplak ve kimsesiz. Çünkü kalbimiz, kimse(n)sizlerden habersiz.

Ve Gazze sessiz ve kimsesiz. Tabi, kimsesizlerin kimsesi var, bana/sana değil muhtaç. Kışta çıplak, evsiz, barksız ve olsalar da aç. Onların olması bizlere ilaç. Onların kimsesi, biz olmazsak da bir hayır kapısı açar. Bollukta, genişlikte; ihsansız amelsiz, infaksız olursak bizleriz naçar.

...

Evet, terör şebekesi israilin Gazze'ye yaptığı son kanlı saldırıları üzerinden 5-6 ay geçti. Saldırı boyunca yağmur gibi bombalar yağıyordu, Gazze'nin göğünden. Ölüm yağıyordu, kalplerin zeminine. Acı, keder, çile, ayrılık, perişanlık, yokluk çadır kurmuştu; Gazze'nin, Gazzeli'nin bağrına. Sine büryan, sine yangın yeriydi. Dehşet günleriydi o günler, aynen sabır ve metanet, dava ve teslimiyet günleriydi. Alem bir daha insanlık sınavına tabi tutuluyordu.

Saldırıların nedeni için hatırlayalım, görünen neden;  israil işgal güçlerinin 12 Haziran'da kaybolan üç israilli yerleşimcinin kaybolması, 30 Haziran'da cesetlerinin bulunmasıydı.

Nehrin aşağısında duran kuzu, nehrin yukarısında bulunan kurdun suyunu ne kadar bulandırabiliyorsa, israilin Gazze saldırıları da o kadar gerçekçi olabilecek nedenlere dayanıyordu, işte.  Evet, bunlar çakma nedenlerdi, asıl nedenlerinse çok farklı olduğunu bilmeyen yoktu.

“Londra merkezli Politika Araştırmaları ve Kalkınma Enstitüsü, israil'in Gazze saldırısının, Gazze'nin henüz çıkarılmamış doğalgaz kaynaklarını kontrol etme arzusuyla doğrudan ilişkili olabileceğini belirtiyordu. Yine yaşanan bütün bu olayların arkasındaki en önemli dinamiklerden birinin ise israil'in, HAMAS ile El Fetih'in Milli Uzlaşı Hükümeti kurmasına yönelik öfkesi olduğu belirtiliyordu.” Diğer asıl bir nedeninse Kassam Tugaylarının alt yapısı olduğu belirtiliyordu.

Netice, saldırılardan önce günlerce sürdürdüğü operasyonlarda binlerce kişiyi tutuklaması yetmemiş, 30 Haziran'da bu yerleşimcilerin cesetlerinin bulunması üzerine Gazze'ye yönelik mevzubahis saldırıları başlatmıştı.

2 Temmuz'da Doğu Kudüs'ün Safat bölgesinde 16 yaşındaki Filistinli Muhammed Ebu Hudayr günün erken saatlerinde bir arabaya zorla bindirilerek kaçırılıp sonradan Yasin Börü'nün şehid edilmesi gibi işkence edildikten sonra bedeninin yakılması suretiyle şehid edilmesi ayrı bir acı olarak bir yana 7 Temmuz'daki başlayan saldırılar bir yana.

israilin vahşetengiz saldırıları anlaşmanın yapıldığı 26 Ağustos'a kadar sürmüştü.

Bilanço ağırdı. 2 bin 150 can, toprağa düşmüştü. 10 bini aşkın da yaralı vardı. Çalışma Bakanlığı'nın verilerine göre de saldırılarda 694 ev, bina, cami ve okul yıkıldı, 14 bin 500 yapı zarar görmüştü. Binlerce can da aç ve açıkta kalmıştı. Tabi, minik dünya koca israilin vahşeti karşısında çaresizlik, sessizlik, bana necilik rezaletinin zirvesinde nirvanaya ulaşırken kendinden geçmişti. İnsafsız saldırıların olduğu zaman sürecinde dünya üç maymunu oynamıştı.

Sonrası ise sözde sözler, sahte vaatler, çürük umutlar, bayat temenniler, güçsüz adalet gösterileri birbirini izlemişti.

Mısır'ın başkenti Kahire'de 12 Ekim 2014'te gerçekleştirilen “Gazze'nin Yeniden İmarı” konulu uluslararası konferansta katılımcı ülkeler, yarısı imarda kullanılmak üzere 5,4 milyar dolarlık yardım taahhüdünde bulunmuştu. Buna göre Gazze onarılacak, tekrar imar edilecek ve Gazze'nin yaraları sarılacaktı. Nerde kaldı, sözde; Çünkü, bundan sadece 400 milyon dolar teslim ya da taahüt edilmiş. Vaad edilen 5 milyar dolarsa vaatten öte bir geçerliği bugün itibariyle de yok. Halbuki Gazze'de hayatın idamesi için gerekli olan asgari limit 724 milyon dolarmış. Durumun vahametini siz düşünün.

Tekrar başa dönersem, yokluğa gelemiyoruz, aç duramıyoruz, soğukta duramıyoruz...

Peki, ya Gazze? Yıkılmış, tarumar edilmiş, zamane Yusufların çağdaş kuyusu...

Koca bir diriler kabri işte, ne diyelim. Kardeşliğimiz... Dayanışmamız, paylaşmamız, birbirimize sahip çıkmamız...

Empati yapalım, en iyilerini Allah'a yolcu eden bir halkın bu yalnızlıkta, kimsesizlikte, çaresizlikte bırakılması reva mı.

Bu çetin kışta çocuklarımızın ne kadar aç ve açıkta kalmalarına gönlümüz el veriyorsa, sokaklarda kimsesizlik ve çaresizliğe ne kadar dayanabiliyorsak, kör kuyularda ne kadar kalınabiliyorsa  onurun, direnişin, izzetin ve teslimiyetin şehri olan Gazze'nin dramına da o kadar duyarsız olalım. Ne acı ki HAMAS, ümmetin onurunu muhafaza ediyor, halkının ahiretini kurtarıyor; koca ümmetse onların kısa dünya hayatının idamesi için gerekli olan imkan ve desteği sunamıyor. Rabbim onların yar ve yardımcısı olsun, bizi de hiç yoktan  gönlü ve duasıyla ensar olanlardan kılsın.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.