Pembe gözlüklerin gölgelediği gerçekler

Allah'ın adıyla.. İnsanoğludur, olayları ve durumları ekseriyetle görmek istediği gibi görür. Bu vaziyetle ilgili işaretlere, uyarılara, ve mesajlara da alıcılarını kapatır. Pembe bakar hayata, eksileri, kusurları ve olumsuzlukları görmezlikten gelir. Yani kendince görmek istemediği olumsuzluklarla pasif mücadeleyi seçer. Peki, olumsuz bir vakıa mıdır bu hal?

Tabiki hayır. Hakikatinde de buna “güzel bakmak” diyoruz. Fakat bunun dengesi tutturulmadığı, dozu ayarlanmadığı zaman büyük bir handikap ve kısır bir döngü olarak karşımıza çıkar bu zihniyet. Nihayetinde bu durum emek, enerji, mal, fırsat hatta bazen can celladına dönüşüp peşimizi bırakmaz bu hal. Farklı açı ve kesimlerden somutlaştırılabilir.

Şimdilik Ak Parti üzerinden örnekleyelim. Bazı yanlış politikalardan en baştan Ak Partinin başı, çıkmaz sokaklarla beladadır. İslami ve insani sorumluluklardan tutun Kopenhag kriterlerine, Hizmet hareketinden/paralelden tutun çözüm sürecine yönelik geliştirdiği yetersiz, eksik, yanlış veya zamansız stratejilerle sorun ve sıkıntılarla boğuşuyor. Biraz daha açarsak, en baştan aşağılık kompleksine, devletluları, liberalleri, geniş mezheplileri, kapitalistleri, laikleri, kemalistleri, solcuları veya öz cümle tüm beyazları(!) memnun etme kompleksine esir düşmüş ondan kurtulamıyor. Bu seçkinler(!) tayfasını memnun etme belki de ürkütmeme uğruna İslami ve insani sorumlulukları erteledikçe erteledi ve bazı sorumluluklarını ise daha gündeme alma cesaretinde değil. Başörtüsü yasağı ve katsayı farkı yıllarca sürdü. Bugün bile tesettür, inanç özgürlüğü kapsamında anayasal güvence altına alınmamasından dolayı bazı art niyetli kişilerce başörtüsü yasağı sürdürülmektedir. Bir kızımızın tesetürlü olmasından dolayı YGS'ye alınmadığı, Gaziantep vakası daha geçenlerde yaşandı. Burda hiçbir zaman unutulmaması gereken hakikat, “onların dinine uymadıkça onlar senden memnun olmayacalardır”. Ayetinin de işaret ettiği gibi son yıllar gösterdi ki, Ak Parti ne yaparsa yapsın onları memnun edemez.

Diğer bir mesele adalet eksenli değil de alan ve zaman kazanma adına hizmet hareketine yani bugün meşhur adıyla paralel dediğimiz yapıya, dün devletin tüm imkanlarının peşkeş çekilmesiydi. Sınırsız, kesintisiz ve “hayır”sız bir Ak Parti ve Hizmet ortaklığının/dostluğunun Ak Parti ve paralel düşmanlığını tevellüd ettirmesi ibretliktir, trajikomiktir ve manidardır. Temelinde Allah rızası olmayan dostlukların ve ortaklıkların neticesini, acı faturasını ödeyerek bir kez daha görmüş olduk.

Yine Ak Parti'nin başına bela olan politikalarından biri de HD(P)KK ile yürüttüğü süreçtir. Yani nam-ı diğer çözüm sürecidir, mevzubahis olan. HDP'nin samimiyetine, HDP ve türevlerinin barış ve demokrasi edebiyatına, Kürdistan'daki diğer STK'ları, partileri, oluşumları görmezden gelerek bu işi çözebileceğine, HD(P)KK'nin silahları bırakabileceğine inandı, inanmak istedi veya inandırıldı. Geldiğimiz nokta itibariyle çözüm sürecinin bu çıkmazlarını gölgeleyen pembe gözlükler gidişatı müzminleştirince sorunun kronik hastalığı yine nüks etti. HD(P)KK kamplarının TSK tarafından bombalanmasıyla karşılıklı vurucu hamlelerin geldiğini demiyeceğim, zira HD(P)KK süreç boyunca askere ve polise öldürücü saldırılar gerçekleştirmezse de alan kazanmaya yönelik hamlelerden, sokakları karıştırmaktan, şehirleri harabeye çevirmekten, kaos oluşturmaktan, muhalifleri korku hegemonyası altına almadan ve onları şiddet cenderesinde ezmeden bir an bile geri durmadı. Tam buraya gelmişken belki de HD(P)KK'yı eleştirmeden ve samimiyet testinden geçirmeden önce eleştirilmesi ve samimiyet testinden geçirilmesi gereken Ak Parti'dir, Ak Parti'nin bu politikasını dizayn edenlerdir ve en başta Ak Parti'nin Kürdistanlı milletvekilleri ve Kürdistan'daki teşkilatlarıdır. Maalesef Kürtlerin insani hakları; Türklerin, Kürtlerin, Arapların ve Lazların İslami hakları ve bölge barışı, egoların insafına, korkakların ve basiretsizlerin iradesine, partilerin maslahatına, deri koltuklara, ihalelere kurban edildi. Meseleyi iyi okumadılar ya da tüm İslami ve insani hakları HD(P)KK'nin silah bırakmasına indirgediler.

Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti, fakat “ettekraru ehsen” kaidesince koalisyonla veya yeni bir seçimle kurulması muhtemel bir Ak Parti hükümeti “ne yapılmalı?” yine söyleyelim.

Ak parti, çözüm sürecinin yanlış ve yetersiz gidişatıyla kendisini bataklığa iten bu zihniyeti sorgulamadıkça, eleştirmedikçe, teşkilatlarnın bendlerini aşmadıkça, ‘Pkk'li Ak Partili'lerin farkına varmadıkça bu çıkmazdan kurtulamaz.

Bu minvalde, artık HD(P)KK sorunu ile İslami ve insani haklar olarak adlandırabileceğimiz Kürt sorununu katiyyen birbirinden ayırmalıdır. HD(P)KK ile asla Kürt sorununu konuşmamalıdır veya bu hususta tek başına muhatap almamalıdır. Belki de HD(P)KK'yle sadece silah bırakmayı konuşmalıdır.

“Adalet ama herkese” şiarını esas almalıdır. Ergenekon, Balyoz ve KCK sanıkları salındığı gibi bu çerçevede 28 Şubat'ın tüm mağdurları ya salınmalı ya da kendilerine yeniden yargılanma yolu açılmalıdır.

Hizmet/Paralel'le olan mücadelesinde hakkaniyetten ayrılmamalıdır.

Dostluk/düşmanlık, müttefik/muhalifleriyle ilişkilerini “bir gün dostun düşman, düşmanın dost olabileceğini gözönünde bulundurarak” şekillendirmelidir.

İslami ve insani hakları ertelemeden şartlara, muhataplara bağlamadan anayasal güvence altına almak için güçlü ve kararlı bir irade sergilemelidir.

Rabbim cümlemizi, Allah'ın nuruyla bakanlardan kılsın. Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.