HUKUK-2

Beşeri Hukuk Sistemlerinde toplumsal yaşamı düzenleyen hukuki normların dayanağı aklın ve nefsin(duyguların)  önceliğidir. Yani akıl ferdi ve toplumsal yaşamı şekillendiren ve düzenleyen kuralların asıl belirleyicisidir. Üst hukuk normları ve hukuk hiyerarşisi insanın aklının ve nefsinin süzgecinden geçirilmiş ve aklın bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

 Burada şunu belirtmek gerekir ki İslam dışında ki ilahi dinlerin bu günkü tahrifata uğramış halleri ile ortaya koydukları hukuk kurallarının toplumun ve bireyin yaşamını düzenleme gibi bir iddiası olmamasının yanı sıra asli niteliklerini yitirmelerinden dolayı bunları ilahi hukuk olarak niteleme imkanına ve hakkına da sahip değiliz. Zira bunların ortaya koydukları kurallar zaman zarfında beşeri nitelik kazanmışlardır. Bu dinlerin geride kalan ilahi tortularının toplumsal hayata yansımalarını ise ancak manevi ve geleneksel bir değer olarak varsayabiliriz.

Toplumsal ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının bireyler tarafından benimsenip benimsenmediğini anlayabilmek için o toplumda yaşayan bireylerin suç oranlarına toplum içinde gerçekleşen sosyal olay ve olguların niteliğine bir göz atmak sanırım yeterli olacaktır. Bu manada işlenen suçların niteliği ve oranı hangi kuralların kabul görüp hangilerinin kabul görmediğini de ortaya çıkaracaktır. Örneğin: hırsızlığın ve gaspın yoğun olduğu toplumlarda (mutlak surette bunun psiko-sosyal nedenlere dayalı gerekçeleri de olacaktır.) kamu düzenini sağlayan kuralların yetersizliği vurgulanırken, çok sayıda insanın düşüncelerinden dolayı ceza alması fikir hürriyetini düzenleyen kuralların toplum tarafından yetersiz görüldüğü, bireyler nezdinde kabul görmediği ve benimsenmediği yada ihtiyaca cevap vermediği gerçeğini ortaya koymaktadır. Çağdaş tabir edilen hukuk düzenlerinde çalıp çırpmayı kanuni kılıflara uyduranlar, hatta çalıp çırpmak için kanun çıkartanlar, suça iten sebepleri kaldırmaya yönelik olarak hiçbir çaba göstermeksizin direk suçluların cezalandırılmasını amaçlayan cezaevlerine yüklü bütçeler ayıranlar, haklı gerekçelere dayanan hak taleplerine karşı en katı hukuk kurallarını ihdas edenler, yolsuzluğa ve kanunsuz fiilere bulaşmayan vatandaşınının kalmadığı bu modern dünya ülkelerinin hukuki düzenlerinin ve otoritelerinin idare edilenler tarafından içselleştirildiği ve benimsendiği mevzu bahis olabilir mi?

Ayrıca günümüz dünyasının beşeri hukuk kuralları ile uygulamalarının neticeleri arasında bütün ülkeler ve coğrafyalar açısından çok da büyük farklılıklar arz etmediğini müşahade etmekteyiz. Tek farkları sadece otoriteyi ele geçirme şekilleri ve aynı kaynaktan(Akıldan) beslenen isimleri ve renkleri farklı ideolojileri ile yönetimlerinin adlarının farklı oluşundan ibaret değil midir ya da kimisinin mazlumların değişmez meskeni haline gelen zindanları daha lüks mü olmaktadır acaba, hepside insanları inim inim inletenler değil mi?  Bu nasıl bir üstün hukuk(!) anlayışıdır ki dünyanın dört bir yanında açlıktan ölen insanları görmemezlikten gelmektedir. İnsan hak ve hürriyetlerinin  havarileri kesilen ülkeler değil mi yeraltı ve yerüstü kaynaklarını ele geçirme adına üçüncü dünya ülkelerini işgal edenler, Bunlar değil mi yeryüzüne adalet dağıtma adına dünya haritasında doğrudan veya dolaylı olarak işgal etmedikleri, bomba yağmuruna tutmadıkları ve ezilenlerin kanı ile sulamadıkları koordinat bırakmayanlar, bu üstün hukuk kuralları değil mi Halepçe de, Hama da, Hiroşima da, Nagazaki de, Gazze de, Felluce de, Grozni de, Çeçenya da ve daha ismini sayamadağımız nice ülke de ve yerleşim merkezinde teknolojik ve kimyasal silahlarını pervasızca ve vahşice; kadın, ihtiyar, çoluk-çocuk demeden yüzbinlerce mahsumu katledenler. Evet! kardeşlerim, tüm bu uygulamalarının gerekçelerini akıllarının ve aşağılık nefislerinin ürünü olan ulusal ve uluslararası hukuk ve adalet ilkelerine dayandıranlar bu kan emici vampirler değil miydi?

Özetle beşeri düşüncelerin hülasası olarak ortaya çıkan bu kurallara ister hukuk kuralı deyin ister demeyin, bu kurallara göre şekillendirlmiş düzenlere ve otoritelere hukuki otorite ve düzen deyin veya demeyin, yönetmeye talip oldukları dünya halklarının gözünde hiçbir geçerliliklerinin ve kıymet-i harbiyelerinin olmadığını; dünya üzerinde  halı hazırda devam eden savaşlara ve haksız işgallere, uygulana gelen zulümlere karşı düzenlenen gösteri ve protesto yürüyüşlerine ve tüm ülkeler de baş gösteren sosyal ve ekonomik patlamalara bakarak söylemek mümkündür.

            VEKİL OLARAK BİZE ALLAH YETER.                                  

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.